Agion Taksiarhon Kutsal Mabet’i (Taksiarhis Manastırı)

 

 

“…9 -10. Yüzyıllarıydı. Müslüman korsanlar adanın tümüne dehşet ve korku salıyordu. Hedeflerinden biri de Mandamados çevresinde bulunan eski bir manastır oldu. Korsanlar karşılarına çıkan bütün keşişleri kılıçtan geçirdiler. Bir keşiş katliamdan kurtulma çabasıyla çatıya tırmanır. Korsanlar onu izleyerek kovalamayı sürdürür. Tam yaklaşmışlarken Aziz birden ortaya çıkıp korsanlara görünür ve bir kılıç darbesiyle barbarları çil yavrusu gibi dağıtır ve sonunda keşişi ellerinden kurtarır. Keşiş, derin bir inançla ve saygıyla minnettarlığını gösterir, kardeşlerinin kanı ve yattıkları toprağıyla harç karıp yoğurarak yaptığı kille ona görünen Azizin surat ve vücudunu sanatseverlikle şekillendirir. İşe önce surattan yapmaya başlar, lakin harç yeterli olmaz ve geriye kalan vücut suratla orantısız biçimde meydana çıkmış olur…”

 

 

Mandamados’taki Taksiarhis Manastırındaki Azizin bu meşhur tasviri (ikonası) dillerde efsane olur. Lesvos’taki biricik kabartma ikonadır. Bugün dahi ziyarete gelen hacılar bu ikona karşısında kendilerini karmaşık duygular içinde bulurlar. İkona şaşırtacak şekilde kişisel isteklere uyum gösterir, bazen ziyaretçilerini vahşi ve soğuk bir surat karşılar, bazen mahzun ve kederli bir çehre, bazen de dost, tanıdık, masum bir yüz oluverir. Azizin her seferinde her hacıya ayrı “görünme” gayretinde olduğuna inanılır.

 

Manastır köye yakın bir mesafededir, yaklaşık 1700 lü yıllardan beri çam ve zeytin ağaçlarıyla çevrili apaydınlık bir alanda bulunmaktadır. Taksiarhis, bulunduğu çevrenin koruyucusu olduğu gibi bütün adanın da hamisidir. Türklerden de hatırı sayılır miktarda kerametine inananlar vardır. Yunanistan’ın her köşesinden akın akın hacılar gelir, yabancılar da gelir, özellikle kılıç, kalkan, demir pabuçlar ve dahası hava kuvvetlerimizin savaş nesneleri gibi adaklarla gelirler.

 

 

Azizin kilisesinde aynı zamanda milli ve dini bazı değerli eşyalar da korunmaktadır, vatan şehidi Ekümenik Patrik Grigorios’un piskopos cübbesi de bunlar arasında olup onu Mandamadoslu Metropolit Porfirios Fotiadis açık arttırmada satın almıştı, patriğin idamı sırasında o zaman patrikhanenin piskopos yardımcısıydı. Patriğin ölümünden sonra akrabaları kutsal yeri ona bağışladılar.
                Manastırda korunanlar arasında 1656 yılından altın sırma işlemeli bir papaz atkısıyla, eski İnciller ve kilise kitapları da bulunmaktadır. Mabette 16. Yüzyıldan kalma çok eski ve değerli yeterince ikona vardır. Avlusunda ayazma (kutsal su) da çıkmaktadır, bu suyun Lesvos’un çok eski yıllarından beri var olduğuna inanılmaktadır. İbadethanede metropolit Porfirios’un da adına gömme bir plakası bulunan mezarı bulunmaktadır.

 

 

 

Taksiarhis Panayırı

 

Paskalyadan on beş gün sonraki Pazar günü kutlanır ve bu gün mabedin 1888 de yeniden inşasından sonra açılışının yıldönümü günüdür. Bütün Lesvos’tan, Yunanistan’dan ve hatta dış ülkelerden binlerce ziyaretçinin katıldığı belki de adanın en önemli dini olayıdır. Bu bayram günleri, Mandamados’u ve bütün adayı çeşitli istilacılardan ve özellikle de dayanılmaz Türk boyunduruğundan koruyan azizlerini anma günleri olarak coşkuyla kutlanır.


Küçükasya felaketinden önce, akrabalık bağları ve kökenlerinden dolayı Ayvalıklılar ve Moshonisyalılar (Cunda adalılar) kayıklarla gelip sahile çıkarlardı ve “kiracı” dediğimiz kişiler onları sahilden alıp süslenmiş hayvanların çektiği arabalarla bir ücret karşılığı köye taşırlardı, bu taşıma parasına da “kira” denirdi. Panayır bir hafta boyunca sürerdi, kahvelerde müzik sesi eksik olmaz, kilisenin misafir odaları oda bakıcılarıyla beraber tamamen dışarıdan dua için gelen ziyaretçilere açık olurdu ve dopdoluydu, küçük satıcıların kurdukları barakalar, kır kahvelerinden kutsal mahallin avlusuna kadar bütün köye yayılırdı. Bugün bu koşullar değişmiştir.


Gelip kalan ziyaretçilerin (hacılar) rahat etmeleri için harici alanlarda yeterince düzenleme ve süslemeler yapılırdı. Panayır şimdilerde üç gün sürüyor ve müzikli kahveler azaldı, lakin buna rağmen bugünlerde de ziyaretçilerin gelişi aynı rikkat ve tanrı sevgisiyle devam ediyor. Adanın çeşitli yörelerinden azizin ikonasına dua etmek için yola çıkıp üstelik yaya olarak gelen oldukça fazla dindar mevcuttur. Yıllar öncesinden bozulmadan koruna gelmiş boğa kurban etme geleneği halen devam etmektedir, bu töre çok eski devirlere ve de ilk Hıristiyanlık dönemlerine dayanır.
Azize saygı nişanesi olarak bir boğa armağan edilir, hayvan kilisenin avlusundaki ulu çınarın altında kurban edilir, kurban töreni başrahibin takdisiyle arife günü ikindi duasından sonra yapılır. Duada bulunanlar hayvanın kanını pamuklarla toplarlar ve bunu alınlarına sürerek haç çizerler. Boğanın kesilmesini müteakip geleneksel “keşkek” yapımı için eti parçalara ayrılır ve kazanlar içinde bütün gece buğdayla beraber eriyip pelteleşene kadar devamlı karıştırılarak kaynatılır, panayırın belli gününde ayinden sonra müminlerce paylaşılır.


Bu törenin pek tabi ki 8 Kasım ile de paralelliği vardır, o gün Lesvos’un Türk boyunduruğundan kurtuluş günü ve bütün ada için tatil ve bayram günüdür. Özgürlüğümüze kavuşmamızın kutlanması koruyucu azizimizin kutlanmasıyla birlikte olur.